Alkali su iyonizeri nedir ve ne işe yarar? Su iyonlaştırıcı makineler, pH’ını değiştirerek suyun alkalinitesini arttırır. Alkali su iyonzierden geçen su, iyonize su olarak bilinir. Standart bir alkali su makinesi, genellikle titanyum ve platin olmak üzere metal plakalar içerir. Bunlar, sudaki kalsiyum, magnezyum gibi iyonları bölmek için elektroliz işlemini kullanır ve bu da yüksek alkali pH seviyesine sahip bir su elde etmenizi sağlar.
Peki insanlar neden alkali suyu tercih ediyor? Aslında, bu sadece kişisel bir tercih durumundan daha fazlasıdır. Alkali suyun oksidasyonun vücut üzerindeki etkisini azalttığı düşünülmektedir. Ayrıca hidrasyon, enerjilendirme ve detoksifikasyon için temel besinleri sağladığı söylenir. Alkali suyun faydalarını bu kılavuzun ilerleyen kısımlarında daha derinlemesine ele alacağız.
💧 Alkali Su İyonizeri ile Normal Su Arasındaki Fark Nedir?
Alkali su ve normal su arasındaki temel fark, pH’larıdır. Normal içme suyunun pH’ı yaklaşık 7 iken, alkali suyun pH’ı 8 veya 9’dur. Alkali su, daha yüksek pH veren ilave mineraller içerir. Su çeşitli şekillerde alkalileştirilebilir, ancak evde en popüler yöntem alkali su iyonizeridir.
Alkali iyonize su ilk Japonya’da geliştirilmiş ve bugün sürekli artan hastalıklara karşı negatif ORP değeri, yüksek çözünmüş hidrojen içeriği, alkali pH gibi özellikleri ile alkali iyonize su önerilmektedir.
Çünkü alkali iyonize su, vücuttaki asidik elementler dengeler, nötralize ederek asidik atıkların dışarı atılmasına yardımcı olur. Böylece kemikleri güçlendirir, vücuttaki şeker seviyesini dengeler, vücut ağırlığını azaltır, saç dökülmesini engeller.
Alkali su arıtma işlemi ise suyu filtrelerken kalsiyum, magnezyum gibi mineralleri suya geri kazandırır. Alkali suyun faydalarına geçmeden önce pH kavramından bahsetmek gerekir.
Bir çözeltinin asitliği veya alkaliliği, pH olarak bilinen bir değer cinsinden ölçülür. PH’ı 7’den küçük olan maddeler asidiktir ve asitli su insanların tüketimi için hiç de uygun değildir.
Normal içme suyunun pH seviyesi 7 iken, alkali suyun pH seviyesi 7’den daha yüksektir yani baziktir. Böylece alkali su tüketildiğinde vücuttaki çevre kirliliklerinin ve dengesiz beslenmenin sebep olduğu asitlik nötralize olur ve arıtma suyun neden olabileceği elektrolit dengesizlikleri de yaşanmaz.
Alkali su ise içilebilir olmasının yanı sıra gastrointestinal problemler, hipertansiyon, diyabet ve kanser gibi rahatsızlıkların tedavisinde de faydalı olduğu için hekimler tarafından tavsiye edilmektedir.
Alkali iyonize su arıtma cihazı, günlük suyu antioksidan bakımından zengin bir suya dönüştüren akıllı, güçlü bir makinadır. Tüm dünyaya kendini tanıtmış olan ve sağlık yönünden kendisini kanıtlamış bu cihazları günlük hayatınızın birçok noktasında kullanmanız doğal ve kaliteli suyu uygun fiyatta tüketmenizi sağlar.
Alkali İyonize Su Ne Anlama Geliyor?
Alkali İyonize su, bilinen en güçlü sıvı antioksidandır. Mikroorganizmalardan ve bütün kimyasal atıklardan arındırılmış su elde ederiz. Alkali su iyonizerleri ilk fonksiyon olarak bilinen en yüksek standartta biyolojik arıtma yaparlar.Ölçülmüş en küçük mikroorganizma 0,18 mikrondur.
Alkali İyonize Suyun Faydaları
En zengin mineral kaynağıdır. Hücrelerimiz ortalama 7,2pH, kanımız ise 7,365pH düzeyinde alkalidir. Sağlığımız, gelişimimiz ve yaşamsal enerjimiz bu düzeyi koruyabilmemize doğrudan bağlıdır. İnsan vücudu söz konusu alkali değerleri koruyabilmek için oldukça çetin bir mücadele yapar. Bu mücadelenin temel unsuru ise alkali minerallerdir. Alkali iyonize su insan vücudunun gereksinim duyduğu alkali mineraller açısından en zengin kaynaktır.
Doğrudan içmek suretiyle veya çay, kahve, yemek gibi formlarda günde ortalama 2 litre su tüketiriz. Tükettiğimiz suyun alkali yapıda olması vücudumuzun temel mineral ihtiyaçlarını karşılaması açısından son derece önemlidir. Alkali su iyonizerlerinde 11pH düzeyinde alkali su elde edilebilir.
Sağlıklı ve uzun bir yaşamın en önemli destekçisidir. Hayatımız Yüksek PH seviyesinden düşük PH seviyesine yapılan bir yolculuk gibidir. Alkali doğar, asidik ölürüz. Anne karnında pH seviyesinin 7,4 – 7,6 arasında alkali olduğu bilinmektedir. Otopsilerde ölçülen genel pH değeri ise 6,8’in her zaman altında yani asidiktir. Bilim insanları yaşlanmanın başlangıcı olarak anne sütü dışında aldığımız ilk besini zamanlama açısından tanımlamaktadır. Bu teoriye göre yaşlanma ve hastalıklar, yaşamsal faaliyetlerimiz esnasında vücudumuzda oluşan asidik atıkların bir sonucudur. Asidik atıkları yok etmenin en etkili yolu alkali iyonize su tüketmektir.
Bilinen en güçlü sıvı antioksidandır. Alkali minerallerin tamamı elektron zengini; asidik minerallerin tamamı da elektron fakiridir. Asidik minerallerden arındırılmak üzere iyonize edilmiş alkali su -400 mV ORP (Oxidation Reduction Potantiel) değerine ulaşır. Bu değer -bilinen anlamıyla- antioksidan özelliğinin ölçüm birimidir. Örnek olarak; güçlü bir antioksidan olarak bilinen portakal suyunun ORP değeri -20 düzeyindedir. Yine karşıt bir örnek olarak cola’nın ORP değeri +800 civarındadır, yani yüksek düzeyde okside edici, paslandırıcı, yaşlandırıcı etkisi vardır. Özet olarak; Alkali iyonize su portakal suyundan 20 kat daha güçlü bir antioksidandır diyebiliriz. Başta kanser olmak üzere neredeyse bütün dejeneratif hastalıkların sebebi serbest radikallerdir. Serbest radikalleri nötralize etmenin tek yolu ise antioksidanlardır.
Olağanüstü hücresel nemlenme sağlar. Doğada su; 15-25 H2O kümesi şeklinde bulunmaktadır ve insan vücudu ancak bu yapı parçalanıp küçültüldükten sonra hücresel nemlenme yapabilmektedir. Alkali İyonize suyun moleküler kümesi 4-6 arası H2O büyüklüğüne indirgendiği için; hücrelerimiz açısından doğrudan emilebilir bir forma ulaşmıştır. Sonuç olarak normal bir suya kıyasla Hidrasyon olarak tanımlanan hücresel nemlenme değeri 10 kat yükselmiştir. Bu süreç vücudun toksinlerden arınma yani “detoks” sürecidir. Bir başka ifadeyle alkali iyonize su kullanarak 10 kat daha etkin detoks etkisine ulaşılabilir.
Mükemmel bir bağışık sistemi koruyucusudur. Pek çok bilim insanına göre bağışıklık sisteminin ön savunma hattı vücudun alkali yapısıdır. Enfeksiyonlara ve iltihaplanmalara yol açan mikroorganizmalar alkali ortamlarda uzun süre yaşayamaz ve gelişemezler. Öte yandan bağışıklık sisteminin dinamikleri başta kalsiyum ve potasyum olmak üzere alkali mineral rezervlerimize son derece duyarlıdır. Zengin alkali mineral kaynağı ile yenilenen insan vücudu çok güçlü bir ön savunma hattı oluşturabilmektedir.
Kalp ve damar sistemini destekler. Kanın viskositesi (akışkanlığı) ile asidik birikimi arasında ters orantı vardır. Damarlarımızda taşınan asidik yük, iç yüzeylere hasar verme aşamasına gelmeden önce yağ molekülleri içerisine depolanarak endotal diye adlandırılan yapının üzerinde (daha sonra tahliye edilmek üzere) biriktirilir. Damar tıkanıklığı ve devamında kalp krizine kadar uzanan sürecin başlangıcı bu şekilde tanımlanmaktadır. Alkali iyonize su, bu birikimi çözmek ve böbrek fonksiyonları ile tahliye etmek için mükemmel bir işlev yerine getirir.
Etkin ve kalıcı zayıflama yöntemidir. İnsan vücudu çok zekidir. Başa çıkamadığı asidik atıkların büyük bir kısmını yağ hücreleri içerisine paketleyerek kan dolaşımının en az olduğu alanlarda –kalça, bel, basen gibi- hapseder. Bu süreç, nükleer atıklardan kurtulmak üzere yalıtılmış varillere yerleştirilip insan yaşamının en az olduğu alanlara gömülmesine benzer. Sonuçta yağlanma ve selüloit birikimi artar, ancak buna karşılık asidik deformasyon riski azalır.
Bu mantık gereği vücudun asiditesini azaltmadan obeziteyi engelleyemeyiz. Orta yaşlardan başlayarak denenen ve başarısız olunan diyet programlarının başarısızlığının gerekçesi budur. Vücut, asiditenin ölümcül etkisinden kendini korumak için yağlanmayı tercih etmektedir. Yani, obezitenin getirdiği yaşam kalitesi ve kozmetik sorunları, daha acil olan yaşamsal sorunları çözmek için ertelemektedir.
Alkali İyonize Su Hangi Özellikleri Taşımaktadır?
Alkali İyonize Su 4 temel özellik kazanmaktadır. Antioksidan, Mikromoleküler, Mineral Zengini, Oksijen Zengini bir su haline getirir. Suyun, Su İyonizerinde iyonizasyonu ile, suyun ölçülebilir iki önemli ve temel özelliğini değiştirir. pH ve ORP.
pH ve ORP İLİŞKİSİ
ORP (mV) çok hassas bir denge olup tamamıyla stabil bir dengeyi tutturmak mümkün değildir.
Buna ilaveten pH ile ORP arasında çok sıkı ve değişmez bir bağlantı olduğu da söylenemez, örneğin pH’ı 9 olan iki suda yapılan testlerde değişik ORP değerleri okunabilir. (Aynen insanda peş peşe yapılan nabız ve kan basıncı ölçümlerinde değişik neticeler okunabileceği gibi) pH değeri 11 civarında olan suyun tadı çoğu kimsenin hoşuna gitmez. Yapılan çalışma ve uygulamalar sonucunda, pH değeri 9 ve 9.5 olan su ideal ORP seviyesine en yakın su olarak tanımlamış ve tavsiye olunmaktadır.
Sonuç olarak, iyonize suyu karakterize eden üç temel değişken unsur olan pH, TDS ve ORP arasında devamlı bir dans vardır.
pH
pH harflerinin açılımı “potential hydrogen” veya “Hidrojenin Gücü” olarak tanımlaya biliriz ki bu gücü maddenin içindeki “Hidrojen” belirler ve ölçü birimi olarak da pH harflerini kullanırız. Aynen uzunluk ölçüsü olarak metre veya ağırlık ölçüsü olarak kilogram da olduğu gibi. Sağlıklı bir vücut için uygun ve dengede bir pH değeri son derece önemlidir.
ORP
ORP nin açılımı ise “Oksidasyon-Redüksiyon Potansiyeli” veya Gücü dür. (Bazı hallerde Redoks olarak ta isimlendirilir). Birçok araştırma neticesi ORP değerinin en az pH değeri kadar hatta dahada fazla önemli olduğunu göstermektedir. ORP, depolanmış ve kullanıma hazır “enerji “anlamını taşır.
Su bilinen şekli ile H2O`dan ibaret değildir. İçerisinde son derece değerli mineraller barındırır. H2O suyun yapıtaşıdır ve içinde yüksek oranda çözünmüş madde içerir. İyonizasyon esnasında değerli mineraller asidik mineraller ile bağlarını koparırlar ve suya dört önemli özellik kazandırırlar.
- Mikro moleküler forma dönüşür.
- Güçlü antioksidan nitelik kazanır.
- İyon formunda alkali mineraller açısından zenginleşir.
- Oksijen satürasyon kabiliyeti artar.
Anlaşılacağı üzere suyun doğasında olmayan hiçbir kimyasal özellik oluşmamaktadır. Su zaten bu özelliklere sahiptir ancak iyonizasyon süreci bu özellikleri insan vücudu açısından kullanılabilir hale getirir.
Doğada su 18-22 H2O`nun küme halinde tutunduğu formlarda bulunur. Oysa hücresel düzeyde suyu kabul ettiğimiz kapılar en çok 6 küme büyüklüğü kadardır. Dolayısıyla vücudumuz öncelikle suyu parçalamak sonra da faydalanmak zorundadır. Oysa Alkali İyonize su, süreç esnasında küme yapısını indirger ve 4-6 molekül kümesi büyüklüğüne dönüşür. Bu değer vücudumuzun herhangi bir işlem olmaksızın suyu kabul etmesi anlamına gelir. Hücresel düzeyde su geçişkenliği “detoks” demektir ve özetle suyun detoks etkisi 10 kat artmaktadır.
Alkali minerallerin tamamının elektron fazlası vardır. Elektron eksikliği olan asidik minerallerle bağ kurarlar. Süreç esnasında asidik mineraller elimine edildiği için Alkali mineraller serbest kalırlar. Bu durum elektron bağışlama eğiliminde olan, yani antioksidan nitelik kazanmış bir su elde etmemize yol açar.
Asidik minerallerin tahliyesi bakiye suyun Kalsiyum, potasyum, magnezyum, sodyum ve mangan açısından zenginleşmesini sağlar. Üstelik bu su artık iyon formunda, yani bio-yararlılığı çok yüksek mineraller içermektedir.
Kalsiyum tutunma kabiliyeti çok yüksek bir mineraldir ve doğada serbest halde bulunmaz. Genellikle klor veya flor türevleri ile bağlar kurar. Asidik minerallerden arındırılmış su yapısında bir süreliğine kalsiyum serbest formdadır. Bu esnada oksijen moleküllerine tutunum sağlar. Bu işlev Alkali iyonize suyun diğer su tiplerine göre 2 kat daha fazla oksijen taşımasına yol açar.
Mikro moleküler Su Ne Demektir?
Mikro moleküler su, molekülleri iyice küçülmüş kümeciklerden oluşurken, makro moleküler su daha büyük su kümeciklerinden meydana gelmektedir.
Daha açık bir deyişle kan hücrelerimizin üzerinde de tıpkı cildimiz gibi minik gözenekler bulunur. Mikro moleküler yani alkali bir su içtiğimizde, küçük su moleküllerinden oluştuğu için kolaylıkla hücre çeperinden içeri girerek hücreyi oksijenlendirebilirken, hücreler arasında daha hızlı hareket eder, yağ parçalama ve oksijen taşımada daha etkin olur.
Mikro moleküler su, molekülleri iyice küçülmüş kümeciklerden oluşurken, makro moleküler su daha büyük su kümeciklerinden meydana gelmektedir.
Daha açık bir deyişle kan hücrelerimizin üzerinde de tıpkı cildimiz gibi minik gözenekler bulunur. Mikro moleküler yani alkali bir su içtiğimizde, küçük su moleküllerinden oluştuğu için kolaylıkla hücre çeperinden içeri girerek hücreyi oksijenlendirebilirken, hücreler arasında daha hızlı hareket eder, yağ parçalama ve oksijen taşımada daha etkin olur.
Özellikle alkol alınmış bir gecenin sonrasındaki sabah baş ağrısı ile uyanmamak için yapmanız gereken tek şey yatmadan önce 2 bardak alkali su içmektir. Ertesi gün başınızın ağrımadığını göreceksiniz. Ayrıca bol miktarda içtiğinizde kemiklerde eksik kalan kalsiyum ve kaslarda eksik kalan magnezyumu takviye ettiğini de belirtelim.
Yüksek tansiyon, sindirim problemleri, alerji, obezite, kireçlenme, ülser, diyabet, kalp rahatsızlıkları, astım, kronik yorgunluk gibi pek çok sorun da düzenli alkali su içildiğinde düzelme belirtileri göstermiştir. Vücudumuza ne kadar gerekliyse o oranda su vermeye dikkat etmeliyiz ve unutmamamız gereken şey: Bedenimiz ne kadar suya doyarsa o kadar sağlıklı, kaliteli ve uzun bir yaşamımız olur.
Her gün düzenli olarak alkali su tüketiminin tüm hastalıkları %80 oranında azaltacağı tahmin edilmektedir.
Oksijen Zengini Su Ne Demektir?
İnsan için en yararlı özellikleri taşıyan suya “canlı su” adı verilmektedir ve bu su, canlandıran, enerji katan özelliklerinin yanı sıra canlı metabolizmalarının en çok ihtiyaç duyduğu sudur. Canlı su, vücutta bulunan atıkların hücreden daha hızlı ve etkili atılmasını sağlayıp bir tür detoks etkisi yaratarak metabolizmanın daha hızlı çalışmasını sağlar. Metabolizmanın daha hızlı çalışmasıyla bağışıklık sistemi güçlenir. Vücudun %70’ini oluşturan suyun kalitesi ne kadar yüksekse, o kadar sağlıklı olduğumuz bir gerçektir.
Vücudumuzun daima kendini yenilemesi, canlı kalması ve metabolizmamızın sağlıklı biçimde çalışması tüketilen su miktarı ve kalitesiyle doğru orantılıdır. Günümüzde en çok tüketilen şehir şebeke suları arıtma işleminden sonra dezenfekte edilmek üzere klorlama işlemi yapılmaktadır ve bu nedenle musluk suyunun oksijen miktarı sıfıra yakındır. Ayrıca içmenin yanı sıra pişirme, banyo yapma ve diş fırçalama gibi yollarla da “cansız su” vücudu etkilemektedir. Oysa oksijen yönünden zengin su içmek vücuttaki zehirli maddelerin atılmasına da yardımcı olmaktadır.
Genel olarak baktığımızda suya oksijen ve canlılık kazandırmanın en kolay yollarından biri alkali sisteme sahip arıtma cihazı kullanmaktan geçmektedir. Alkali su, vücudunuza gün içerisinde gerek duyduğu tüm mineralleri kazandıran bir sistemdir. Alkali su tüketildiği zaman vücudumuzda;
- Alkali su sayesinde hem vücudun pH dengesini hem de mineral ihtiyacını karşılamış oluruz.
- Alkali suyun moleküler küme yapısı küçük olduğu için, hücresel seviyede vücudu yaklaşık altı kez daha fazla hidrate eder ve detoks etkisi yaratır.
- Alkali su, ORP değeri düşük olduğu için her nevi paslanmayı engelleyici yani antioksidan güce sahiptir.
- Alkali suyun oksijen içeriği daha yüksektir. Bu sayede vücuda daha fazla oksijen taşıyabilmektedir.
- Alkali su vücuttaki birikmiş asidik ve toksinli atıkları dışarı attığı için kilo vermeye yardımcıdır.
- Alkali su kandaki bikarbonat miktarını koruduğu için yaşlanmayı yavaşlatır.
- Alkali su iyileştirici gücü sayesinde vücudun enerji seviyesini yükseltir.
- Alkali su ile pişirilen gıdalar hem daha lezzetli hem de daha faydalıdır.
- Alkali su mevsimsel alerjilerin azalmasını sağlar.
Alkali İyonize Su Kanser İlişkisi
Kemoterapi ilaçlarının çoğunun hafif bazik yapıda olması nedeni ile kanser hücresinin dışındaki asidik zırh içinde toplanarak hücrenin içine daha az girerler. Bağışıklık sistemi hücreleri bu asidik zırh ile etkilerini yitirir. İlk laboratuvar çalışmaları kanser tedavisinde ağız ve damar yoluyla alkali madde uygulanmasının, kanser hücresinden dışarı asidik madde atılmasını sağlayan pompaları engelleyen ilaçların beraber kullanılmasının yararlı olabileceğini gösterdi. Alkali tedavi, standart kanser tedavisi olmayıp, yardımcı ve tamamlayıcı bir yaklaşımdır. Özellikle düşük doz kemoterapi protokollerinde uygulanması ile ilgili çalışmalar bildirilmektedir.
Alkali tedavi tek başına kanser tedavisinde etkili değildir. Kemoterapi yanında yardımcı olarak uygulandığında olumlu sonuç alınabilmektedir. Kanser hücrelerindeki asit pompalarını engelleyen ilaçlar ile bağışıklık sisteminin etkinliği de arttırılabilmektedir. İnsanlarda yararı ile ilgili az sayıda çalışma olup osteosarkom, metastaz yapmış meme kanseri ve yüzeysel mesane kanserinde yardımcı tedavi olarak yararlı olabileceği klinik çalışmalarda gösterilmiştir. Hastalar onkoloji doktorlarının önerisi olmadan alkali yapıcı maddeler kullanmamalıdır, çünkü bazı hayati kanser ilaçlarının etkisini bozabilmektedir.
Alkali su doktor kontrolünde tüketilmedi
‘Eğer diyabet teşhisiniz varsa, düzenli alkali su tüketimi için kesinlikle doktorunuza danışmalısınız. Bazı durumlarda, alkali su kullanımı önerilmez. Bilateral kronik piyelonefrit, böbrek taşı ve yetmezliği teşhisi konan kişiler için alkali su kullanımı ve doğru miktarın ayarlanması, sadece ilgili hekim tarafından önerilir ve takip edilir. Asit-baz dengeniz normalse, alkali su içmekten kaçınmanız veya ayda bir kereden fazla içmemeniz daha iyi olur. Aksi takdirde, baş dönmesi, bulantı, kusma, ellerin ve ayakların titremesi gibi yan etkiler görülebilir.’
Çoğu insanın tercih ettiği kızartılmış ve yağlı yiyecekler, alkol, rafine şeker, tuz, kafein ve işlenmiş gıdalar da vücudun PH dengesini etkiler. PH’ın düşürülmesi, vücut asiditesinin artışına yol açar. Bunun sonucunda kemiklerden, kaslardan, dişlerden, tırnaklardan ve saçlardan mineraller eksilmeye başlar. PH dengesi bozuldukça bağışıklık zayıflar, sık baş ağrısı, kronik yorgunluk ve midede ağrı başlar. Vücuttaki PH seviyesindeki herhangi bir dengesizlik hücresel fonksiyonları etkilediğinde, hücre ölümüne neden oluyor. Sonuçta, bu dengesizlik organlara zarar verir ve hayatı tehdit eden, başta kanser hastalığına ve organ patolojilerine yol açar.’
– ‘Obeziteyi ortadan kaldırmaya yardımcı oluyor’
Alkali su tüketimine ilişkin, ‘Alkali su vücudun metabolik süreçlerinde yer alır, karbonhidratları enerjiye dönüştürebilir, toksinlerin ve ağır metallerin atılmasına yardımcı olur. Alkali suyu düzenli olarak içmek sadece kilo vermenize yardımcı olmaz, aynı zamanda obezite sorununuzu da çözer.’
Alkali suyun düzenli içilmesinin karaciğer fonksiyonunun normalleşmesinde olumlu rol oynar, “Sistematik olarak alkali su içmek fazla şekerin vücuttan atılmasına yardımcı olur. Sonuç olarak, kan hücrelere aktif olarak glikoz sağlamaya başlayarak, vücudun insülin duyarlılığını da artırır. Mutlaka doktor kontrolünde tüketilmeli.”
Antioksidan Su Ne Demektir?
ORP, Oksidasyon-İndirgeme Potansiyeli (Oxidation-Reduction Potential) anlamına gelmektedir. Oksidasyon-İndirgeme, iki atom arasındaki elektron değişimi ile ilgilidir. İşlem anında elektron kaybeden atom “oksitlenmiş” olarak anılır. Elektron kazanan atom ise “indirgenmiş” olarak adlandırılır.
Basitçe “oksidasyon = paslanma” dır. Bilimsel olarak, bir maddenin oksijen ile birleşirken bir elektron kaybetmesidir. Bu kimyasal olayın adı oksidasyon, oksijen kaynağı (elektron alan) maddeler ise oksidan’lardır. Oksijen ile temas eden madde ise okside olmuştur (paslanmıştır). Vücudumuzda sürekli olarak oksidan maddeler oluşmaktadır. Bu oksidan maddelerin kaynağı, çoğunlukla besinlerden enerji üretimi ve tüketimi (metabolizma) sırasındaki kimyasal olaylardır.
Fakat, oksidanların kaynağı sadece metabolik olaylar değildir; stres, sigara, güneş ışınları, bedensel ya da ruhsal aşırı yorgunluk, çevre kirliliği, röntgen ışınları vb.ni de oksidasyon nedenleri olarak sayabiliriz. Bu oksidan maddeler (tıp dilinde “serbest radikaller” olarak da adlandırılırlar), hücrelerimizi, dokularımızı ve organlarımızı adeta paslandırırlar.
Normal koşullarda, vücut kendi doğal antioksidan sistemleri (enzimler, vitaminler vb..) ile oksidanları zararsız hale getirir ve kendini korur. Ancak bazen bu koruyucu mekanizma yetersiz kalabilir. Özellikle de zamanımız da yiyeceklerimizin ve içeceklerimizin birçoğunun oksidan olduğunu düşünürseniz. Vücudumuzda biriken serbest radikaller, DNA kopyalanması sürecini (yani hücre bölünme sürecinin ilk ve en önemli basamağını) bozabilir.
Serbest radikallerin kanser oluşumunu tetiklediğini, üstelik kanser hücreleri ile savaşan bağışıklık sistemi hücrelerimizi güçsüzleştirdiğini gösteren önemli bilimsel veriler bulunmaktadır. Oksidasyon süreci yağları da etkiler. Okside olmuş yağlar, damar sağlığını bozar. Okside olmuş kolesterolün damar sertliği oluşumunda baş suçlu olduğu artık neredeyse hepimizin bildiği bilimsel bir gerçek haline gelmiştir. Oksidasyon süreçleri ile yaşlanma arasında yakın bir ilişki olduğu da bilimsel makalelerde çokça yer almaktadır. Oksidasyon, yaşlanma sürecinin tek sorumlusu değilse bile önemli bir parçasıdır.
Alkali su iyonizerleri bütçenizi aşıyor mu o zaman size -250 mv ORP değerine kadar suyu antioksidan özelliği kazandıran Ethicwater Ternion su arıtma cihazını tavsiye ederiz. Normal iyonizerlerden tek varkı güçlü asitik su üretmemesidir. Sadece antioksidan özelliğine sahip Alkali su ihtiyaçınız varsa Ternion su arıtma cihazı tam size göre.
“Alkali Su İyonizeri Tavsiye” ile ilgili yorum;